Mardin Dargeçit JİTEM Davası yarın görülecek
Devletin kolluk görevlileri tarafınca 90’lı yıllarda işlenen cinayetlere dair açılan davalarda peş peşe beraat kararları verildi. Yargılamasına devam edilen dargeçit jitem davası’nın yarın görülecek duruşmasında ise, üç celsedir “ulaşılamayan” devrin cumhuriyet savcısı’nın dinlenmesi planlanıyor.
Mardin’in dargeçit ilçesinde, 29 ekim 1995 ve 8 mart 1996 tarihleri içinde gözaltına alınan 3’ü çocuk 8 şahıs ile onların ailelerine bilgi verdiği iddia edilen uzman çavuş bilal batır’ın kaybedilmesine ait aralarında karakol komutanlarının da bulunmuş olduğu 18 şahıs hakkındaki “taammüden öldürme” kabahatundan açılan dava uçurumın devam edecek.
Ismiyaman 1’inci ağır ceza mahkemesi’nde görülen davanın son duruşmasında sanıkların tutuklanmaları yönündeki istek yeniden reddedilmişti. Daha önceki duruşmalarda ise, devrin askerlerinden ahmet çiçek’in zorla getirilmesine, dönemin dargeçit cumhuriyet savcısı ahmet kul’un ise “tanık” olarak dinlenmesi kararı verilmişti.
Uçurumın görülecek olan 17’inci duruşmada dönemin savcı ahmet kul’un dinlenmesi umut ediliyor.
Geriye sadece bu dava kaldi
Devletin kolluk görevlileri tarafından 90’lı yıllarda işlenen cinayetler tek tek kapatılırken, en son ankara jitem davası’nda mahkemenin sanıklar hakkındaki beraat kararı vermesi ile birlikte dargeçit jitem davası, açılan bu davalar arasında devam eden tek dava olarak kaldı.
Davanın başından bu yana takip edeni olan avukat erdal kuzu, yargılamanın seyrini ma’ya değerlendirdi.
‘3 celsedir devletin denetimindeki savciya ulaşilmadi’
Dönemin cumhuriyet savcısı ahmet kul’a ulaşılabilmesi niteliğinde yarın görülecek duruşmada tanık olarak dinleneceğini belirten kuzu, kul’un dinlenmesinin dosyaya ciddi bir katkısı olacağını söylemiş oldu.
Savcı kul’un adresinin belli bulunmasına karşın üç celsedir ‘adresine ulaşılamadığı’ şeklinde kendilerine cevap verildiğini dile getiren kuzu, “bu yüzden devletin yahut başka bir elin mahkemeye müdahale ettiğini düşünüyoruz. Yoksa devletin denetimi altında olan bir kişinin mahkemede hazır edilememesinin anlaşılmaz olduğunu düşünüyoruz” dedi.
‘mahkeme elini taşin altina koymuyor’
Dosyada bir tüm olarak kayıt dışı gözaltı ve infazların da çok net olarak ortaya çıktığını belirten kuzu, “2 ferdin cenazesini bulduğumuz pekurt mağaraları ile o tarihte tutulan tutanaktaki koordinatların aynı olması aslında gerçeğin somutlaşması haline geldi. Aslına bakarsanız bir tüm hali ile dosyada deliller yaşanan hakikatı ortaya koyuyor” diye mevzuştu.
Dosyada aziz nesin’lik bir durum olduğunu dile getiren kuzu, kızıltepe’ye bağlı aysın (til zerîn) köyü’nde cenazelerini buldukları abdurrahman olcay’ın ölüm kaydının nüfusa verilmemesi nedeniyle mahkemenin halen olcay’ın ölüp ölmediğini tartıştığını da ifade etti.
Kuzu, dna kayıtları ve resmi belgeler ile durumun ortada olmasına rağmen mahkemenin tutumunu sürdürdüğünü belirterek, “mahkeme sehven bir tutanakta abdurrahman olcay’ın isminin abdullah olcay şeklinde geçmiş. Bundan dolayı mahkeme; kaçırılan, kaybettirilen ve sonra da infaz edilen, cenazesini bulduğumuz, resmi belgelerle, ilmi belgelerle abdurrahman olcay bulunduğunu ortaya koyduğumuz ferdin halen abdurrahman mı abdullah mı olduğu tartışmasını yürütüyor. Bu da aslen mahkemenin ihtiyaç duyulan özeni göstermediğini, elini taşın altına koymadığı yahut zamana yayma peşindeki düşüncesini ortaya koymaktadır dedi.
‘devlet kendisini aklamaya çalişmakta’
“mahkeme gerçeği tespit etme konusunda çekingen davranmakta. Hatta cesaretsiz davranmaktadır” diyen kuzu, taleplerle mahkemeyi bir tutum almaya zorladıklarını belirtti.
Kuzu, şunları söyledi: “devletin işlemiş olduğu davalarda cezasızlık politikası bir yöntemdir, bir tarzdır. Bu davada da benzer bir yöntemin uygulanması laf konusu olabilir. Davanın beraat ile neticelandırılması muhtemel bir durumdur. Ama ortaya çıkan doğruyu görmezden gelemeyeceklerini düşünüyoruz. Metot ve tarz olarak devletin bizzat fail olarak içinde yer aldığı davalardaki sürecin bir benzeri bu davada da uygulandı. Yaşananlar cezasızlık politikasının mantığı ile hareket ettiklerinin bir yansıması olarak önümüzde duruyor. Ankara jitem davası, kızıltepe jitem davası, derik jitem davası ve diğerlerinde verilen kararlar aslında sürpriz kararlar değil. Devlet kendisi ile alakalı bir hüküm kurulmasına engel olmak istemektedir. Dolayısı ile bu anlamda sanıkları beraat ettirmek ile aslına bakarsak kendisini aklamaya çalışmaktadır. Fakat bu yaşananların, gerçeğin üstünü kapatmaya yetmiyor. Tam bilakis bu yargsıcaklıkz infazlar topluluğun hafızasında duruyor.”
Dava hakkinda
Mardin’in dargeçit ilçesinde 29 ekim 1995 ile 08 mart 1996 tarihleri içinde davut altınkaynak (13), seyhan doğmuş (14), nedim akyön (16), mehmet güvenilir aslan (19), abdurrahman olcay (20), abdurrahman coşkun (21), hikmet kaya (24) ve süleyman seyhan (57) ile uzman çavuş bilal batır kaybedilmişti. Laf mevzusu kaybedilmelerle alakalı, devrin mardin jandarma komando tabur komutanı hurşit imren, dargeçit ilçe jandarma komutanı mehmet tire, dargeçit merkez jandarma karakol komutanı mahmut yılmaz, karakol komutanı yardımcısı haydar topçam ve uzman çavuş kerim şahin ile faruk çhücum, mahmut ayaz, naif çelik, ramazan savcı, kemal kaya, mehmet acar, faik acar, hüseyin altunışık, mehmet güvenilir çelik, sadık çelik, fethullah çelik, osman demir, bahattin ergel hakkındaki, “taammüden öldürme” suçundan tahkikat başlatılmıştı.
30 ekim 2014 tarihinde ise söz konusu soruşturmanın davaya dönüşmesi sonucu midyat’ta hükümlama başlamıştı. “emniyet” sebebi öne sürülerek hemen sonra ismiyaman’a nakledilen davanın 13 mart 2017 tarihinde görülen 7’nci duruşmasında, dava ankara 5’inci ağır ceza mahkemesi’ne nakledilmişti. Ankara’daki mahkemenin davayı kabul etmemesi üzerine yargıtay dava duruşmalarının yeniden adıyaman’da görülmesine karar kılmıştı.
Danışma müdürü, jitem’i itiraf etti
Dargeçit jitem davası’nda bugüne dek yaşanan gelişmelere ve itiraflara rağmen sanıkların tutuksuz hükümlanmasına devam edilirken, dosyada yaşanan çarpıcı gelişmelerin başlangıcında devrin mardin il jandarma istihbarat şube müdürü muhammet demirel’in şüpheli sıfatı ile verdiği ifade gelmişti. Demirel 6 haziran 2013’te jitem’in varlığını itiraf etmiş olduğu ifadesinde “o dehemmiyet mardin il jandarma komutanlığı içinde ayrı bir binada jit dedikleri jandarma danışma timinin bulunduğunu, bu tarz şeylerin hiyerarşik olarak mardin il jandarma komutanlığı’na değil, diyarbakır jandarma danışma grup komutanlığı’na bağlı olduklarını, bu timin toplam 5-6 rütbeli personelden oluştuğunu, ayrıca bu tarz şeylerin kullandığı sivil elemanların da olduğunu, bu rütbelilerin kendilerine bağlı çalışmadığını ve genelde kod isim kullandıkları için isimlerini ve faaliyetlerini bilmediğini” dile getirmişti.
Cinayetin resmi koordinatlari ortaya çikti
Bunun yanı sıra geçtiğimiz yıl dosyaya eklenen 2 kasım 1995 tarihli tutanak ile birlikte davanın seyri de değişti. Söz mevzusu tutanakta tabanca deposu olduğu bildirilen ulaş köyü doğusundaki (50-51) koordinatlarından bahsedilirken, mardin il jandarma komutanlığı laf mevzusu koordinatların 2 kasım 1995’teki tutanakta geçen “50-51 koordinatları” ile nedim akyön ve davut altınkaynak’a ilişkin kemiklerin bulunmuş olduğu 2015 tarihindeki tutanaktaki ulaş (dîlan) köyündeki pekurt mağaralarının koordinatlarının aynı olduğunu bildirdi.