Van Haber
Özgün ve tarafsız haberin adresi

‘Şartlar Kürt ulusal birliğini zorunlu kılıyor’

310

ÖZGÜR ÜLKE- Kürtler arası “ulusal birlik” tartışmaları uzun süredir siyasetin gündeminde. Rojava ve Güney Kürdistan’daki gelişmeler, dünyanın yeniden dizayn edileceğine dair güçlü emareler, Kürtlerin gücünü bir potada birleştirmesini zorunlu kılıyor.

I. Dünya savaşı sonrası büyük devletlerin oluşturduğu dünya düzeninde, Kürtler bir statü elde edemeyen ender uluslar arasında yer aldı. Kürtlerin 21. yüzyılda hâlâ bir statüye sahip olmaması ve uluslararası kurumlarda temsil edilmemesi, her ne kadar Kürt halkı üzerindeki sistematik ağır asimilasyon, baskı, katliamın ve inkâr politilarının bir sonucu olarak gösterilse de, tarih boyunca Kürtlerin kendi arasında güçlü bir ulusal birliği sağlayamaması bunun diğer bir nedeni.

Kürtlerin bu dönemde, IŞİD’e karşı gerek Rojava ve gerekse Güney Kürdistan’da verdiği mücadele statü sahibi olmayan bir halk olarak, dünya gündemine bir kez daha oturdu.

Ortaya çıkan konjonktürel fırsatı kaçırmak istemeyen ve Kürtlerin meşru haklarına kavuşması için çaba harcayan Kürt siyasi aktörleri, son günlerde birlik çalışmalarına hız vermiş durumda. Bu girişimler, Kürt kamuoyunda heyecan ve umutla izlenmekte.

Kürtler arası birliğin nasıl olması gerektiğine ilişkin, Almanya’nın Köln Üniversitesi Ortadoğu Çalışmaları Bölümü’nde çalışan akademisyen ve sosyolog Yrd. Doç. Sharo İbrahim Garip ile konuştuk.

Kürtler arası bir birlik sorunu olmadığını belirten Sharo İbrahim Garip, tabandaki birliğin tavana yansımadığını söylüyor.

Sharo İbrahim Garip’e göre; birlik tek bir siyasi partinin hakimiyeti olarak anlaşılmamalı. Garip, ulusal birliğin ilk etapta reel politik durumdan dolayı 4 maddeden yola çıkılmasını öneriyor.

-Kürtler arası ulusal birlik söylemi çokca dillendiriliyor. Kürtler arası birlikten ne anlamalıyız?

Öncellikle şunu söylemek gerekir ki; Kürtlerin Ulus olarak birlik problemi yoktur. Kürtler, zorla birbirlerinden koparılmış, aralarına tel örgüler çekilmistir. Araya çekilen bütün bu tel örgülere rağmen, Kürtler Mahabad’dan Diyarbakır’a, Kobanê’den Hewler’e kadar tarihsel ve kültürel olarak birliktirler. Tabandaki birlik, maalesef tavanda yoktur ya da çok zayıftır. Bunun tarihsel nedenleri var elbette. Kürtler modern dönemde maalesef bir toplumsal sözleşme yapamamışlar ya da yapmaları engellenmiştir. Bu toplumsal sözleşmenin olmaması, Kürtler arası bir iç barışı engellemektedir. Gerçi, Kürt siyasi hareketleri sıcak çatışmalı süreçlerden önemli dersler çıkardılar, bundan sonraki adım ise ittifak ve dayanışmadır. Birlik derken, elbet bütün siyasi örgütlerin tek partide birleşmesi anlamına gelmiyor. Birlikten kasıt, bir ulusun dil, kültür, vatan gibi değerlerinde, ya da uluslararası düzende bir kollektif aktör olarak, politik birliğini anlamak gerekiyor. Yani, önce asgari sonra da azami prensipler ve değerler üzerinden bir birlik gerçekcidir.

-Kürtler arası birliğin zemini var mı sizce?

Kürdistan çok dinli, çok lehçeli ya da dilli ve kültürlü bir coğrafya olarak medeniyetin ve hoşgörünün beşiklerinden biridir; dolayısıyla bu zemin fazlasıyla mevcuttur. Sadece aklı selim toplumsal ve siyasal modellere ihtiyaç var. İlk etapta reel politik durumdan dolayı 4 esas üzerinden Kürdistan’dan yola çıkmak lazım.

Bir; öncelikle her parça kendi iç birliğini oluşturmalı. İkincisi; her parçanın diğerini tanıma ve iç işlerine karışmama prensibi. Üçüncüsü; Kürdistan’ın genel çıkarları herşeyin üstünde olmalıdır. Yani ne parça, ne de partilerin siyasetleri, Kürdistan halkının çıkarları üstünde tutulmamalı. Dördüncüsü ise; parçalar arası ilişkiler ve temsiliyet sorunu. Bu bağlamda bir iyi niyet gösterisi ve toplumsal barış için her parça (güney , kuzey ya da Rojava) diğer parçaların, siyasal partilerine bir temsiliyet kotası sunabilmelidir.

Bu sorunun genel cözümü için; Kürdistan bölge yönetimleri kendi içinde federatif bir yapı olmalı, bütün diller, dinler, politik akımlar yer bulmalı, çünkü, ulus-devlet inşa süreçleri demokratikleşme ile aslında el ele yürür.

Eğer böyle olmazsa, ilk ikisi tehlikeye düşer. Parçalar arası temsiliyet ve barışık ilişkiler için isterseniz somut örnekler vereyim: Örneğin; Güney Kürdistan hükümeti Rojava’da resmi temsilcilik bulundurmalı, aynı şekilde Rojava’nın da Güney’de temsilciliği olmalı. Her iki parlementoda barışa ve ulusal birliğe hizmet etmesi için Kürdistan’a düşmanlık yapmayan bütün siyasi akımlar temsil edilmelidir. Rojava ve Güney Kürdistan arasında sınır güvenligi için ortak komisyonlar kurulmalı ve ortak devriyeler sınırları korumalıdır.

Acilen bir Kürt Kemeri gerekli. Üniversiteler arası işbirliğinden ticaret işbirliğine kadar, bir çok ilişki geliştirilmeli. Çünkü ekonomik işbirlikleri siyasi işbirliğinin önkoşuludur.

Kürtler arası birliğin hem tarihsel, hem de güncel örnekleri mevcuttur. Melle Mustafa Barzani ordusuyla beraber Mahabad’a gitmiş, Qazi Muhamed ile vatan savunmasında bulunmuş, hakeza Peşmergeler Kobanê savaşı döneminde Kuzey’den geçerek, Rojava’ya tam bir bayram havasında geçmis ve karşılanmışlardır. Ayrıca, IŞİD saldırılarına karşı, Güney’de gerilla ve YPG, Peşmergelerle ortak Güney savunması yaptılar. Bir jest ve Kürtlerin beklentisi olarak, örneğin Diyarbakır’da Leyla Kasım adına, Hewler’de Sakine Cansız adına kurum ya da anıt yapılması sembolik olarak birleştirici olabilir.

“Birlik sizin bir aktör olarak tanınmanızı ve meşru temsiliyetinizi garantiler”

-Bahsettiğiniz şekilde Kürtler arası birlik gerçekleşirse eğer, bu durum Kürtlere uluslararası arenada nasıl bir meşruiyet kazandırır?

Dünya milletlerinin kendi aralarındaki ilişkilerinde, Ulus kollektif bir aktördür. Ulusların tüzel kişiliği, devlet formunda vücud bulmuştur. Dolayısıyla çok başlı bir aktör yapısı uluslararası düzende bir kargaşadır.

Örneğin; bir petrol şirketi, ya da bir yabancı devlet, Kürdistan’ın hangi partisiyle sözleşme imzalasın! YNK, KDP, Goran…Biriyle imzalasa, diğeri veto eder ve dış ticaret için bu bir rizikodur. Dolayısıyla birlik, sizin bir aktör olarak tanınmanızı ve meşru temsiliyetinizi garantiler. Bu askeri açıdan da böyledir. Eğer ki, ortak bir ordunuz yoksa, Kerkük’te görüldüğü gibi hangi grupla işbirligi yapılacak, ya da İŞID’e karşı nasıl savaşılacak? Bir doğal afette de böyledir. Eğer, ortak bir ordunuz ve devlet kurumlarınız yoksa kargaşa yaşanır… Uluslarası yardım kime yapılacak? Kısacası muhatap alınacak bir güç gerekiyor.

“Bağımsızlık Referandumu, Kürtlerin Ulus olma iradesini kanıtladığı tarihi bir belgedir”

-Kürt ulusu; Kürdistan Bölgesi’nin bağımsızlık referandumu ve Rojava’daki IŞİD ile mücadelesi ile birlikte uluslararası düzeyde bir konum ve meşruiyet elde etti diyebilir miyiz?

Evet kesinlikle diyebiliriz… Ulus tanımı coğu zaman siyasi olarak yorumlanır, yani bir halkın devlet olma yönünde güçlü bir iradesi varsa ve yönetme yeteneğine sahipse, ulus olarak tanımlanıyor. Eğer yoksa, sizi edilgen bir aktör, yani etnik grup ya da halk topluluğu olarak tanımaktadırlar. Bağımsızlık Referandumu, Kürtlerin %90 üzerinde Ulus olma iradesini kanıtladığı tarihi bir belgedir. Ayrıca bunu bir halkın birliği olarak değerlendirmek gerekiyor.

İkincisi, YPG ve diğer gruplar Rojava’da -aynı zamanda Peşmergeler Güney’de- cok hızlı bir şekilde örgütlenme ve IŞİD’e karşı mobilize olma, savaşma ve de kendilerini yönetme yeteneğine sahip olduklarını kanıtlamışlardır. Eğer böyle olmasaydı Batı, ABD veya diğer uluslararası güçler Kürtlerle müttefik olmazdı.

Bununla ortaya bir defacto durum çıkmıştır; Kürtler bir aktör olarak NATO’nun ve diğer dünya güçlerinin ortağı oldu. Kürtler, insanlık adına yürütükleri savaş ve de oluşturdukları demokratik model ile hem devletler hem de dünya kamuoyu nezdinde büyük bir sempati ve görünürlülük sağladı. Ortadoğu’daki gerek Güneybatı Kürdistan (Rojava), gerekse Güney ve Kuzey Kürdistan’da demokratik ve seküler bir yapı olmalı, özellikle de Kürt kadın hareketi, Kürtleri dünyadaki demokratik güçlerin doğal müttefiği haline getirdi.

“Büyük dünya güçleri artık Kürtleri hesaba katmadan, Ortadoğu’da denklemin yanlış kurulacağını bilmektedirler”

-Bu minvalde; ABD Başkanı Trump’ın Demokratik Suriye Güçleri Komutanı Mazlum Kobanê’yi bizzat muhatap alması ve Kürdistan Bölgesi’ne dünya devlet yetkililerinin ziyaretler etmesi gibi gelişmeler nasıl değerlendirilebilir?

ABD’nin genel olarak, Rusya ya da AB ile kıyaslandığında, şimdiye kadar Kürtlere, IŞİD ya da Güney Kürdistan’ın Saddam’a karşı savaşta verdiği desteği düşündüğümüzde çok olumludur diyebiliriz. Büyük dünya güçleri, artık Kürtleri hesaba katmadan Ortadoğu’da denklemin yanlış kurulacağını bilmektedirler. Ama şunu bilmek lazım, devletler ve ulusların çıkarı ön plandadır. Dolaysıyla; Dünya güçlerinin ya da ABD’nin 4 veto oyuncusuna -Türkiye, Iran, Irak ve de Suriye- ve bunların müttefiklerine karşı, her şart ve koşulda bütün çıkarlarını tehlikeye atarak, Kürtlerin arkasında duracağını sanmak naiflik olur. Ama İsrail gibi, ABD hatta Suudiler, bir yandan IŞİD olsun, radikal İslami gruplara karşı olsun, öte yandan Rusya ve özellikle İran’a karşı bir başarı şansının, Ortadoğu’nun en demokratik, savasçı ve dinamik gücünün Kürtler olduğunu biliyorlar ve müttefik olarak şimdilik elden bırakmak istemiyorlar.

Sanırım, hassas bir denge kurmak istiyorlar… Kanımca eğer Rusya olmasaydı, ABD Güney Kürdistan gibi bir modeli, ki en akılcı ve demokratik olan bir federasyon düşünmekteydi. Bana göre; ABD ve İsrail’in Ortadoğu’daki radikal İslamcılık ve de totaliter rejimlere karşı Kürtlerle olan ilişkileri zamanla taktik olmaktan çok stratejik olmaya gebedir. Tabi ki bu, Kürtlerin kendi iç birliğine veya süreci yönetme yeteneğine de bağlıdır. Maalesef, Kürtler Kerkük’te çok kötü bir sınav verdi, ama Barzani ve Mazlum Kobanê Afrin’den dersler çıkardılar ve stratejik olarak daha akılcı ve hassas davranıyorlar. Bu Kürtler için iyi bir gelişmedir.

DİĞER HABERLER
maksibet giriş maksibet film hd izle film izle film hd izle şutbet giriş şutbet oslobet giriş oslobet betmoris giriş betmoris elexusbet giriş favorislot elexusbet giriş