Korona salgını Türkiye’deki gıda krizini görünür kıldı
ÖZGÜR ÜLKE- Türkiye Covid 19 krizine, uzun süreli bir tarım krizinin sonunda yakalanmıştır. Bunun yerel/ulusal nedenleri olduğu gibi, asıl olarak, kapitalizmin neoliberal dönüşümünün çevre ülkelere dayattığı yeni işbölümünün yarattığı etkiler belirleyici olmuştur.
Sözü edilen yeni işbölümü, tarımsal hammadde üretimi boyutunda, merkez ülkelere sermaye, çevre ülkelere ise emek mallarında üretici olma rolü biçmektedir. Bu bağlamda özellikle tahıllar ve yağ bitkilerinde merkez ülkeler, yaş meyve ve sebze üretiminde ise çevre ülkeler “ihtisaslaşmaktadırlar”. Türkiye’nin son çeyrek yüzyıllık tarımsal üretim desenine bakıldığında, bu etkinin izleri kolayca gözlenebilmekte; tahıllar, yağ bitkileri ve meyve sebze ekim alanı, üretim, ithalat değerleri bu eğilimi ortaya koymaktadır.
Yukarıda anlatılan iş bölümünün bir başka boyutu da sanayi sektöründe yaşanmaktadır. Sınai kaydırmacılık ilkesi çerçevesinde merkez ülkeler tekstil, taşa toprağa dayalı sanayi (çimento, seramik vb) ve gıda sanayi gibi katma değeri düşük, çevre kirletici özelliği yüksek, emek yoğun sanayi dallarını çevreye transfer etmekte, üretilen ürünleri meta zincirleri üzerinden son derece düşük bir fiyat düzeyi üzerinden ithal ederek toplumsal gereksinimlerini karşılamaktadırlar.
Bu düzenin bir sonucu olarak, Türkiye tarım/hayvancılık dış ticaretinde net ithalatçı, gıda ürünleri/içecekler dış ticaretinde ise net ihracatçı konumdadır. Bu iki farklı sektör verileri birlikte değerlendirildiğinde, aşağıda da gösterildiği üzere, Türkiye’nin tarım ve hayvancılıkta net ithalatçı konumu perdelenmektedir.
Türkiye’de tarım ve gıda sorununun anlaşılması açısından bu ayrımın net biçimde ortaya konulması büyük önem taşımaktadır. Bu amacı karşılayabilmek için Uluslararası Standart Sanayi Sınıflaması (SITC, 3 Rev) verilerinden yararlanmak gerekmektedir;
Tablo 1: Uluslararası Standart Sanayi Sınıflaması (ISIC, Rev 3), Tarım/Gıda Dış Ticareti
İHRACAT (Bin ABD Doları)
İTHALAT (Bin ABD Doları)
NET FARK (Bin ABD Doları)
Tarım ve Hayvancılık
Gıda Ürünleri ve İçecekler
Tarım ve Hayvancılık
Gıda Ürünleri ve İçecekler
Tarım ve Hayvancılık
Gıda Ürünleri ve İçecekler
2017
5.260.594.765
10.678.200.178
8.895.339.816
4.908.392.270
-3.634.745.051
5.769.807.908
2018
5.522.502.903
11.156.030.672
9.195.136.789
4.620.441.993
– 3.672.633.886
6.535.588.679
2019
5.479.346.078
11.424.888.873
9.388.074.745
4.440.024.997
– 3.908.728.667
6.984.863.876
Kaynak: TÜİK
Tablodan da görüldüğü üzere, 2019 yılında tarım ve hayvancılık dış ticaretinde yaklaşık 4 milyar dolar açık, gıda ürünleri ve içecekler dış ticaretinde ise yine yaklaşık 7 milyar dolar fazla verildiği görülmektedir. Bu iki sektörün birlikte değerlendirilmesi durumunda toplamda 3 milyar dolar düzeyinde bir dış ticaret fazlalığı görülmektedir ki, bu da yukarıda verilen teorik çerçeveye uygun bir eğilimdir.
Türkiye’nin, gıda ve yem sanayiinin ihtiyaç duyduğu hammadde üretiminde ithalata bağımlı ülke konumu, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın yayımladığı ve aşağıya alınan kendine yeterlilik oranları üzerinden net bir biçimde açığa çıkmaktadır.
Buna göre, Türkiye’nin kendine yeterlilik oranları, bazı temel ürünler açısından şöyledir; Arpa % 89, Çeltik % 70, Mısır % 88, Kuru fasulye % 82, Kırmızı mercimek % 77, Nohut % 92, Ayçiçeği % 80, Kanola % 27, Pamuk % 50, soya % 6…
Yukarıda verilen kendine yeterlilik oranları, Uzak Asya, Rusya ve çevresi ile başlayıp AB ve Amerika’ya yayılması olası görülen ihracat kısıtlamalarının Türkiye’de hangi sektörleri ne düzeyde etkileyeceğine ilişkin bazı öngörüler yapılmasını olanaklı kılmaktadır.