Sezar Yasası ve Kürt İttifakı
ABD'nin Suriye rejimi lideri Beşar Esad ile ailesinin yanı sıra, 39 kişi ve kurumlara ‘Sezar Yasası’ adıyla ekonomik yaptırım kararı alması, ülkede bundan sonra nasıl bir durumun ortaya çıkacağıyla ilgili soruları gündeme getirdi.
ABD’nin yaptırım kıskacına aldığı Suriye rejimine yönelik Sezar Yasası, 17 Haziran’da resmen uygulanmaya başladı.
ABD’nin bu yaptırımlarla, sivilleri işkenceyle öldüren rejime baskıyı artırmanın yanı sıra, Suriye’de daha fazla söz sahibi olmayı, Rusya ile İran’ı sıkıştırmayı hedeflediği belirtiliyor.
Sezar Yasası, özellikle Suriye’de yeniden imar sürecini de amaçlıyor. Zira yasa, gaz ve petrol üretiminin yanı sıra, havacılık, inşaat ve mühendislik sektörlerinde rejime hizmet sağlayanlara da yaptırım öngörüyor.
Bu sektörlerden büyük pay alması beklenen Rusya, İran ve Çin gibi ülkelerin, ABD’nin yaptırımlarıyla karşı karşıya kalması muhtemel.
ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey de Esad ve rejimine yönelik yaptırımların bir başlangıç olduğunu ifade ederek daha ağır yaptırımların uygulanacağını açıkladı.
Suriye’ye uygulanan yaptırımlardan Rojava’nın muaf tutulacağı belirtilirken, Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) ile Kürt Ulusal Birliği Partileri (PYNK) arasında gerçekleşen anlaşmanın aynı güne denk gelmesi dikkat çekti. Uzmanlar iki gelişmenin birbirinden bağımsız olmadığını, yaptırımların Rojava’da yeni yönetimin kurumsallaşmasının önünü açacağını belirtiyor.
Suriye’de Savaş Bitti Mi?
K24’e değerlendirmelerde bulunan Uluslararası İlişkiler Uzmanı Dr. Burak Bilgehan Özpek, Esad rejimine bundan sonra ekonomik yaptırımlarla baskı yapılacağı görüşünde:
“Sezar Yasası bundan sonraki dönem için Şam hükümetini zayıflatmak ve onların üzerinde bir diplomatik baskı kurmayı amaçlamaktadır. Çünkü bu yasa savaş suçları, tutuklulara kötü muamele, işkence suçları gibi konuları gündeme taşıyor. Dolayısıyla bundan sonraki dönemde aslında silahlı savaşın bittiği, Şam’ın otoritesinin oturduğu, ancak bundan sonraki dönemde Şam’ın başına buyruk hareket etmemesi için üzerinde bir uluslararası hukuk baskısı olmasını gerektiğini gösteriyor. Özellikle ABD, Şam’a yönelik yaptırımların arttırılması için Avrupa devletlerinden de benzer uygulamalar için baskı yapacak. Bundan sonra Esad yönetimi topal ördek gibi ekonomik olarak sıkıntıya girecek, ambargolar uygulanacak ve bazı cezalarla karşı karşıya kalacak. Savaş döneminde geride bıraktığı on senenin cezasını, uluslararası platformlarda hesabını vermek zorunda kalacak. Bu her bakımdan rejimi zayıflatan bir durum.”
Sezar Yasası Ve Kürt İttifakı
Sezar Yasası ile birlikte Rojava’nın Şam’dan ayrı bir yönetime sahip olacağını söyleyen Özpek, şöyle devam etti:
“Bu yaptırım Rojava’yı etkilemeyecek. Kürdistan Bölgesi’ne benzer bir durum olacak. Nasıl ki Irak Kürdistan Bölgesi’nde Erbil Bağdat’tan farklı bir hükümet olarak görüldüyse, zaman içerisinde Şam ile Rojava bölgesinin birbirinden farklılaştığını göreceğiz. Ben öyle tahmin ediyorum. Yani burada demek istediğim kağıt üzerinde Suriye’nin toprak bütünlüğü korunur ama farklı iki tane yönetim (devlet) gibi hareket edilir. Yani bizim literatürde defacto devlet dediğimiz fiili oluşum Kuzey Suriye’de oluşacak. Kendi içerisinde özerkliği olan ama uluslararası ilişkilerde Şam’a bağlı bir şekilde olacak. Irak gibi… Ayrıca Rojava’da ENKS ile PYD’ye bağlı partilerin yaptığı ittifak anlaşması, Sezar Yasası’ndan bağımsız bir durum değildir. Bölgede Kürtlerin birbiriyle ilişkisi iyileştikçe Şam ve Bağdat’tan kopuş süresi hızlanır. Bu anlamda bu yasayla ENKS ile PYD arasında anlaşma önem kazandı.”
Sivillerin Korunması
Suriye Sivil Koruma Yasası’nın da denildiği Sezar Yasası’nın Suriye halkını ve insani yardımları hedef almadığı, yaptırımların sadece Esad ve destekçileri olan ülke, iş insanı ve siyasetçileri kapsadığı belirtiliyor.
Sezar Yasası, Suriye’de sivillerin korunmasına yönelik ayrı bir amaç içeriyor. Savaş suçu veya insan hakları ihlallerini işleyenlerin adaletin önüne çıkarılması amacıyla delillerin toplanması ve soruşturmaların icra edilmesi için gerekli desteğin sağlanmasını öngörüyor.
Yasa ayrıca, Beşar Esad yönetiminin sivillere yönelik saldırıların durdurmasının yanı sıra çözüm için siyasi geçiş sürecini zorlanmasının da hedeflendiği ifade ediliyor.
“Abd Beşar Esad’ı Ekonomi İle Götürecek”
K24’e süreçle ilgili değerlendirmelerde bulunan Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Bağcı şunları kaydetti:
“ABD’nin Suriye’ye uyguladığı Sezar Yasası yaptırımları tipik bir uygulamadır. Çünkü buna benzer yaptırımları çok sayıda ülkeye uyguladı. Rusya, İran, Venezuela ve hatta Türkiye’ye de yaptı. Öyle görünüyor ki ABD askeri yollarla götüremeyeceği Beşar Esad’ı ekonomik yönden götürecek. Ne kadar başarılı olur onu henüz bilemiyoruz. Ben Esad’ın gerekli önlemleri aldığını düşünüyorum, çünkü bu yaptırımların uygulanacağını biliyorlardı. Suriye’nin önemli iş insanlarına ve siyasetçilerine yaptırım uygulanacak. Yeni bir uygulama değil ama ne derece etkili olur göreceğiz.”
Bağcı, “ABD, Avrupa’yı Suriye’ye karşı yaptırım yapmaya zorlayacak ama Avrupa ülkelerinin çıkarları farklı. Bu konuda anlaşmayabilirler” görüşünü paylaştı.
Sezar Yasası Nedir?
Sezar Yasası olarak bilinen, tam adıyla Sezar Suriye Sivil Koruma Yasası, 21 Aralık’ta Donald Trump tarafından imzalanmıştı.
İsmini, 2014’te Esed rejiminin muhalifleri tuttuğu hapishanelerde işkenceyle öldürülen 11 bin tutukluya ait 55 bin fotoğrafı dünya basınına sızdıran askeri polisin kod adından alan yasaya göre, Rusya ve İran adına hareket eden kişi veya üstlenici şirketlere destek sağlayan ya da onlarla büyük miktarda para alışverişinde bulunan yabancı kişi ve kuruluşlara yaptırım uygulanabilecek.
Yasa, Esad yönetiminin faaliyetlerine destek sağlayan ya da onlarla büyük miktarda para alışverişinde bulunan yabancı kişi ve kuruluşlara yaptırım uygulanmasını öngörüyor. Yasa şirketler bazında Suriye ile iş yapılmasını neredeyse imkansız hale getiriyor.
Bu nedenle yasanın sadece Suriye’yi değil, Suriye ile iş yapan birçok şirketin olduğu Lübnan’ı da olumsuz etkilemesi bekleniyor. Ayrıca Lübnan siyasetinin önemli bir parçası olan ve Esad rejimi saflarında savaşan Şii Hizbullah örgütü ve ona destek sağlayan çevrelerin de yasadan etkilenecek olmasının da Lübnan ekonomisini ve ülkedeki siyasi dengeleri etkileyeceği düşünülüyor.
Yasa, yürürlüğe girdiği 17 Haziran 2020 tarihinden kısa süre önce Suriye’de ekonomik çalkantılara neden olmuş ve Suriye Lirası’nın dolar karşısında aşırı değer kaybetmesine yol açmıştı.