Suriye raporu açıklandı: Türkiye destekli gruplar sivil-savaşçı ayırımı gözetmeden çok sayıda saldırı düzenledi
Türkiye destekli cihatçı grupların, aktivistleri ve acil yardım çalışanlarını infaz etmek, yağmacılık ve özel mülke el koymak gibi hak ihlalleri yaptığına dair bilgi alındığı belirtildi.
Uluslararası İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch) 2020 Suriye Raporu’nu yayımladı. Birçok konuda ihlalin yaşandığı Suriye’de, Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye başlattığı operasyon esnasında ve sonrasında yaşananlara değinilen raporda, Türkiye destekli Suriyeli cihatçı gruplar tarafından siyasal aktivistleri ve acil yardım çalışanlarını yargısız olarak infaz etmek, yağmacılık yapmak ve özel mülke el koymak başta olmak üzere, çok sayıda hak ihlali yapıldığına ilişkin bilgi alındığı belirtildi.
‘SİVİL-SAVAŞÇI AYRIMI GÖZETİLMEKSİZİN’
Raporda ayrıca, Dışişleri Bakanlığı tarafından 6 Ekim günü Türkiye’nin “en ufak bir hak ihlaline dahi müsamaha göstermeyeceği” yönünde yaptığı açıklamaya değinilirken, HRW durumu “Türkiye tarafından Suriye’nin kuzey doğusundaki sivillere ve sivil nesnelere karşı, sivil-savaşçı ayırımı gözetmeden düzenlenmiş çok sayıda saldırı yerel ve uluslararası insan hakları izleme gruplarının raporlarında belgelendirildi” ifadelerine yer verildi.
ABD KOALİSYON DESTEKLİ İHLALLER
ABD destekli güçler ve ABD öncülüğündeki koalisyon tarafından yapılan ihlallere de değinen rapor, İngiliz izleme grubu Airwars’ın (Hava savaşları) tahminlerine göre 2019 yılının Ocak ve Haziran ayları arasında ABD öncülüğündeki koalisyon tarafından düzenlenen hava saldırılarında en az 416 sivilin hayatını kaybettiğine değindi.
Koalisyonun, sivillerin öldüğü saldırıları kapsamlı bir şekilde araştırmadığı belirtilen raporda, 2019 yılının Ocak ayında bir aileye başsağlığı ödemesi yapıldığını ancak koalisyon güçlerinin operasyonlarında zarar gören sivillere tazminat ödenmesine veya başka şekilde yardım sunulmasına yönelik bir program oluşturulmadığı eklendi. ABD Savunma Bakanlığı’nın tazminat ödenmemesini “pratik kısıtlara” ve “Amerikan varlığının sınırlı olması sebebiyle lütuf ödemeleri yapmak için gerekli durumsal farkındalığın azalmasına” bağladığını söyledi.
‘ONLARCA İNSAN SINIRI GEÇMEK İSTERKEN ÖLDÜ’
BM OCHA rakamlarına göre, askeri operasyonlar İdlib ve Hama’da 600 binden fazla, Kuzeydoğu Suriye’de ise en az 180 bin kişiyi yerlerinden etti.
HRW 2020 raporuna göre, Türkiye-Suriye sınırı kapalı kalmayı sürdürdü ve Türkiyeli sınır muhafızları Suriyeli sığınmacıları, gerçek mermi kullanmak da dahil olmak üzere düzenli olarak geri itti ve Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne göre Ocak 2019’da bu yana onlarcasını öldürdü.
18 bin kişi Suriye-Ürdün sınırının yakınlarında el Rukban kampını terk ederek hükümet kontrolündeki bölgelere gitti. Hükümet tarafından dayatılan insani yardım kısıtlamaları ve Rukban’da yaşayanların Ürdün’e sığınmalarına izin vermemesi ya da sınır ötesi insani yardım sağlamaması, kamp sakinlerinin hem ciddi bir açlık ve hastalık riskiyle, hem de saldırıya uğrama tehdidiyle karşı karşıya kalmalarına yol açtı. Hükümet kontrolü altındaki bölgelere gidenler, kendilerini yerlerinden edilmiş kişiler için kurulmuş merkezlerde buldular. Bu merkezlerde ve geçiş noktalarında BM ile Suriye Arap Kızılayı hizmet veriyor olsalar da, el Rukban kampını boşaltarak hükümet kontrolü altındaki bölgelere gidenlerin gözaltına alındıkları ve kötü muameleye maruz bırakıldıkları yönünde haberler de alındı.
‘GÖNÜLLÜ GERİ DÖNÜŞ BELGESİ İMZALATILDI
2019 yılında Türkiyeli yetkililerin çok sayıda Suriyelinin özgürlüğünü “keyfi olarak” tahdit ettiğini, onlara “gönüllü geri dönüş” belgesi imzalatıp, zorla Suriye’ye geri gönderdiği ifade edilen raporda, bunların çoğunun kendilerini İdlib’de ve Hayet Tahrir El Şam’ın kontrolü altında bulunan bölgelerde bulduğunu ve burada ya söz konusu grup tarafından tutuklandığını ya da Suriye-Rusya askeri operasyonlarında iki ateş arasında kaldığı belirtildi.
Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’de, şu an için Türkiye’de bulunan bir milyon Suriyeliyi yerleştirme adına kurmayı planladığı Güvenli Bölge’ye de değinilen raporda, böyle bir güvenli bölge kurulsa dahi, sivillere koruma sunulabileceği garantisi olmadığı için insan hakları ile ilgili çok sayıda endişeyi kendi içinde barındıracağı bilgisi de verildi. (MA)