Yeni partilerin ‘Kürtçe’ yaklaşımı taktik mi stratejik mi?
Gelecek Partili Cuma İçten, iktidara geldiklerinde Kürtçe’nin önündeki engelleri kaldıracaklarını söyledi. DEVA Partili Mehmet Emin Ekmen de Kürtçe ve anadil meselesini temel insan haklarının bir parçası olarak gördüklerini belirtti. HDP’li Tayyip Temel ise, yeni partilerin “Kürtçe” yaklaşımının “politik” olduğunu savundu.
Programlarında “Kürtçe’nin önündeki engellerin kaldırılmasına” yer veren Türkiye’nin iki yeni partisi Gelecek ve DEVA Partisi, son olarak Kürtçe Twitter hesabı açtı.
Başkanlığını Ahmet Davutoğlu’nun yaptığı Gelecek Partisi’nin programında, anadilin eğitimde kullanılmasının aidiyet sürecini güçlendireceği ifade ediliyor.
“Biz anadilin ana sütü kadar helal olduğunu savunuyoruz”
Konu hakkında Rûdaw’a konuşan Gelecek Partisi kurucularından eski milletvekili Cuma İçten, “Türkiye’de ilk defa bir parti tüğüne, Kürtçe’nin öğretilmesi ve eğitimle alakalı, sosyal hayatta var olmasyla alakalı, sadece Kürtçe de değil, Türkiye’deki tüm anadillerin hem kültürüle ve sosyal ve hem de eğitim alanında kullanılmasını bir hak olarak gördüğümüzü dile getirdik. Bunun önünde de herhangi bir engel varsa da bunu iktidara geldiğimizde çözeceğimizi dile getirdik” dedi.
Türkiye’de son 18 yılda Kürtçe’nin önündeki birçok engelin kaldırıldığını ve hastanelerde, devlet okullarında öğrenimle alakalı kısımlarda ve mahkemelerde Kürtçe’nin önündeki engellerin kısman aşıldığını ifade eden İçten, şu ifadeleri kullandı:
“Ama yeterli mi, elbette ki değil. Olaya sadece bir etnik kökenin dili olarak bakarsanız ki ben de Kürdüm, biz Türkiye’deki sorunları çözemez hale geliriz. Elbette Türkiye’de Araplar var, Çeçenler, Kafkaslar var, Türkü cumhuriyetlerden gelen hatrı sayılır sayıda insan var. Kurmanc ve Zazalar var. Dolayısıyla Gelecek Partisi olarak biz anadilin ana sütü kadar helal olduğunu, bunun sosyal, kültürül ve eğitim alanında kullanılması önündeki engelleri kaldıracağımızı hep dile getirdik. Resmi dlin Türkçe olması bu dillerin her alanda kullanılmasının önünde bir engel değil. Mesela ben Zazayım, siz Kurmancsınız ama bir Zaza ile bir Kurmancın anlaşabilmesi için Türkçe’ye ihtiyaç var. Olaya böyle bakıldığında işin çözüleceğine inanıyorum. Kaldı ki Çanakkale’de savaşanlar farklı dilin mensuplarıydı. Onlar bu ülke coğrafyası içerisinde her yerde tüm özgürlüklere sahipken bugün de vatandaşlarımızın, Arap, Kafkas, Arnavut kökenli olanlar ve Kürtlerin de kendi dillerini her alanda kullanabilmeleri gerektiğini düşünüyoruz.”
Eski bakan Ali Babacan da Demokrasi ve Atılım Partisi’nin (DEVA) kuruluşunu açıkladığı konuşmasında, “Demokrasi ve Atılım Partisi olarak, anadilin bir çatışma konusu haline getirilmesini doğru bulmuyoruz. Resmi ve ortak dilimiz olan Türkçe’nin iyi öğretilmesi esas olmakla birlikte anadile ilişkin talepleri, vatandaşlarımızın kültürel farklılıklarının tanınması, temel bir insan hakkı ve pedagojik bir gereklilik olarak ele alıyoruz” demişti.
“DEVA Partisi’nin Kürtçe’ye bakışı çok nettir”
DEVA Partisi kurucularından Mehmet Emin Ekmen de, sadece Kürtçe değil, Türkiye sınırları içerisinde yaşayan bütün dillerin yaşatılmasını savunduklarını söyledi.
“Birçok dilin şuanda kaybolmakla karşı karşıya kalması durumu var. Yaşayabilmesi için de bu dillerin hem eğitim ve hem de öğretiminin mümkün olması gerekiyor” diyen Ekmen, “Büyük bir teknolojik çağın içerisinden geçiyoruz. Medya ve sosyal medya egemen dillerin ağırlığıyla dolu. Türkiye’de yayınların tamamına yakını Türkçe yapılıyor. Lazca, Çerkezce ve Kürtçe gibi daha sınırlı lokal kullanılan diller konuşulmadığı için zayıflıyor. Bir defa bunların dolaşımdaki yerini arttırmak gerkiyor. Bunun için de insanlara bu dillerde eğitim-öğretim alabilme imkanı sağlamak gerekir. Bunu da sadece bir milli eğitim müfredatı üzerinden değil, özel kurumlar üzerinden de yapılabilmesini kolaylaştırmak gerekiyor” dedi.
Ekmen, eğitimin yanı sıra belirli kamu hizmetlerinde Kürtçe’nin önemine işaret ederek, “Bu bakımdan DEVA Partisi’nin Kürtçe’ye bakışı çok net ve berraktır. Programın hem temel hak ve özgürlükler, hem eğitim ve hem de kültürel haklar bölümünde Kürtçe ile ilgili sadece yasal değil, pratikten, siyasal iklim ve zihniyet sorunundan kaynaklanan yasakların yeni bir yaklaşımla fiilen geçersiz hale getirilmesi yer alıyor. Yasal olarak yapılması gereken düzenlemeler varsa yapılması ve tarihten bize bir emanet olarak gelen dillerin ve Kürtçe’nin geleceğe daha güçlü bir şekilde aktarılmasının sağlanması gerekiyor” diye konuştu.
“Yaklaşım politiktir”
Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekili Tayyip Temel ise siyasi partilerin Kürtçe ve anadilde eğitim konusunda iyi niyetli yaklamalarını olumlu bulduklarını söyledi.
Türkiye’de Kürtçe, Kürdi değerler ve Kürt kültürüne karşı bir baskı olduğunu ve birkaç gün önce Siirt’te Celadet Ali Bedirhan Kütüphanesinin yıkıldığını ifade eden Temel, “Fakat yeni kurulan partiler Kürtçe konusunda güzel konuşmalar yapsa, Kürt aşiret liderleri ve ileri gelenlerine gidip oy ve destek de Kürdi değerlere yaklaşımları siyasidir, politiktir. AKP nasıl ki 2002-2003’te Kürt dili ve kültürünün serbest kullanılması konusunu kullandıysa bu partiler de aynı yöntemi deniyor. Eğer gerçekten Kürtçe konusunda samimi iseler önce bu zulme dur demelidirler. Mesele iki Kürt vekil tutullandı tek laf etmediler. Amaçları Kürt oylarını alarak güç olmaktır” diye konuştu.
Türkiye’de barış sürecinin tıkanmasının ardından Kurdi-Der başta olmak üzere birçok kurum kapatılmıştı